Merhaba, ben Zilli... Dünyanın en güzel kedisi olduğum söylenir. Huyum da çok güzelmiş, öyle diyorlar. Kendimi övmek istemem ama bir de çok temiz, titizmişim. Sizlerle uzun uzun sohbet edeceğiz. Ancak şimdilik kısaca tanıtayım kendimi.
Ben bir sokak kedisiyim; dolayısıyla sokak kedisiydim. Artık değilim. Sıcacık yuvalarını benimle paylaşan sevgili ailem beni soğuktan, sokağın tüm tehditlerinden, açlıktan, susuzluktan kurtardı. Babam, yani bana yuvasını açan çiftin erkek olanı, arabasını park ederken ben küçük bir kutunun içindeydim ve çok açtım. Korkulu, tedirgin gözlerle etrafa bakıyordum. Kutuya sığınmıştım; ama çok üşüyordum. Aylardan Aralıktı ve bu kış çok zor geçeceğe benziyordu. Umudumu kaybetmemiştim ve yaşamak istiyordum.
Adam, yani artık babam, arabasını park etti, onu görebiliyordum. Tabi o beni göremiyordu. Var gücümle bağırmaya başladım, ama çok zor çıkıyordu sesim. Bir anda babamın bulunduğum yere yöneldiğini hissettim. Oydu, evet evet yaşama tutunmamı sağlayacak adam belki de oydu. Cebinden bir şey çıkardı ve kutunun üzerine tuttu. Artık beni görebiliyordu. Göz göze geldik. Gözlerimi ayırmadım gözlerinden. O da şaşkınlıkla bakıyordu bana. Elini uzattı. Beni incitmek istemiyordu. Kaçmadım, ben cesur bir kediyim ve ondan bana bir zarar gelmeyeceğini de anlamıştım.
Bana dokundu, önce başımı sevdi, sonra da sırtımı. Küçücüktüm ben o zamanlar zaten. "Ne güzel bir şeysin sen böyle, yılbaşı hediyesi misin yoksa?" Sonra kutumla birlikte beni kucakladı ve evimize götürdü. Kapıyı çaldı. Annem kapıyı açtı, yorgundum ve çok açtım. Annem beni görünce bir çığlık attı:
"Nereden çıktı bu?"
"Garajda buldum, çok üşümüş, tir tir titriyor"
"Onu içeri alamayız.."
"Neden?"
"Lokumun durumu.. Bulaşıcı olabilir, bu kedicik de çok küçük daha.."
"Orda bırakamayız, kar yağıyor, yerler buz"
Annemle babamın arasında geçen bu konuşma beni hem umutlandırmış, hem de endişelendirmişti. Sonunda babam annemi ikna etmeyi başardı. Beni sıcak bir odaya götürdüler ve kapıyı kapattılar. Lokumla bir araya gelmemem gerekiyormuş, çünkü o çok hastaymış.
Babam bana mama hazırladı, beni biberonla besledi. Bir aylık falan olduğumu düşünüyorlardı, onu ben de bilmiyorum. Kediyim ben yani. Annem, "belki annesi bırakmıştır, saklamıştır oraya, emzirmeye gelecektir" diyordu. Kedi annemden bahsediyordu. Tabi ben konuşamadığımdan onlara gerçeği anlatamıyordum. Beni tekrar o soğuk, sevimsiz yere bırakmalarını istemiyordum. Ama yaptılar. Sabaha kadar başımda durdular, beni sevdiler, okşadılar; fakat sabah beni yine o kötü yere kutumla birlikte bıraktılar. Bunu tam üç gün sürdürdüler. Her gün babamın gelip beni almasını bekliyor, "acaba beni unuttular mı? yoksa beni bıraktılar mı?" diye düşünüyordum. Babamı görür görmez miyavlamaya başlıyor, paytak paytak yürüyerek bacaklarına tırmanıyordum. Babam beni sıcacık eve getirdiğinde ise rahatlıyor, kendimi güvende hissediyordum. Üç günün sonunda annem ve babamın arasında şu konuşma geçti:
"Annesi gelip almadı, belki de biri bıraktı onu oraya"
"Bilmiyorum ama onu sahiplenemeyiz, evde hasta bir kedimiz var"
"Onu dışarı atamayız, hava soğuk, sokaklar tehlikeli..."
"O zaman onu sahiplenecek birilerini bulalım"
Ancak babam beni kimselere vermek istemiyordu. Aslında annem oydu benim. Beni biberonla besliyor, kucağında uyutuyordu. Annem de evin diğer tarafında Lokum'la ilgileniyordu. Eve geldikten sonra altı gün boyunca kaka yapmadım, Babam başımda bekledi hep. Öleceğim sandı, ağladı, gözyaşları düştü üstüme, ıslattı tüylerimi... Bana sarıldı sımsıcacık, sıkıca... "Gitme" dedi "Ne olur gitme", sen de bırakma bizi". Ama yapabileceğim bir şey yoktu, fena halde kabızdım ve hareket edemiyorum, taş gibi olmuştum. Sonunda yaptım kakamı, öyle rahatlamıştım ki... Babam başımda uyuyordu, kumuma kakamı yaptıktan sonra yanına gidip uyandırdım onu. Kakamı görünce hemen anneme haber verdi. İki insanın kaka gördüğünde sevindiğini, hem de çok sevindiğini hiç görmemişsinizdir. Ben gördüm... O iki insan, belki de o an hayatlarının en mutlu anını yaşadı...
Veeee. Aileye dahil olmuştum. Soğuk, karlı ve kasvetli bir gece, bir yılbaşı gecesi bu yeni evli çiftin küçük ve sımsıcak yuvasının bir ferdi olmuştum. Çok mutluydum, mutluyduk... Şimdi özetle kendimi tanıtayım sizlere. Çok duygusal olduğumu zaten anlamışsınızdır, onun dışında:
Adım: ZİLLİ
Doğum tarihim: Bilinmiyor
Cinsim: Aslanlar gibi sokak kedisiyim.
En sevdiğim yemek: Yemek seçmem
En sevdiğim şey: Oyun oynamak
Kilom: 2.5 kg (formuma dikkat ediyorum, hımbıl Lokum'a benzemem)
En sevdiklerim: Babam, annem, anneannem, dedem, hayat, yaşamak
Nefret ettiklerim: Yok
En mutlu olduğum an: Hep mutluyum.
Hobilerim: Babamla kavga etmek, oyun oynamak, kuş gözlemek, böcek, kelebek, sinek yakalamak, koşturmak, koltuk tırmalamak...
Görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder